Sömürgeciliğin Psikopatolojisi: Frantz Fanon

Frantz Fanon, kolonisizleştirme ve kolonileştirmenin psikopatolojisi konusunda belki de 20. yüzyılın en belli başlı düşünürüydü. Yapıtları, kırk yılı aşkın bir süre kolonileştirme-karşıtı kurtuluş hareketlerine esin verdi.

“Savaş devam ediyor. Ve daha, sömürgeciliğin, halkımızın sinesinde açtığı onulmaz yaralarını iyileştirmeye çalışacağımız uzun yıllar var önümüzde.. İnsanların gerçekten özgürleşmelerine engel olmaya çalışan emperyalizm her yerde, beyinlerimizden ve topraklarımızdan atmak zorunda olduğumuz hastalık mikroplarını saçmaktadır… Sömürgecilik, sistemli olarak kendi dışındakileri yadsıdığı, reddettiği için yanılgı içine düşürülen insanı sürekli olarak kendi kendisine ben gerçekte kimim sorusunu sormaya zorlar… Avrupa’nın refah ve ilerlemesi zencilerin, Arapların, Hintlilerin ve sarı ırkların ölü vücutları ve akıttıkları ter üzerine inşa edilmiştir. Bunu artık görmezden gelmeye niyetimiz yok… Haydi arkadaşlar! Yolumuzu değiştirmenin zamanıdır. İçine gömüldüğümüz bu karanlığı yırtıp çıkmamız gerekiyor. Düşlerimizi, bâtıl inançlarımızı ve geçmişteki kan bağına dayalı yakınlıklarımızı terketmek zorundayız. Karşılaştığı yerde, dünyanın dört bir yanında bulunduğu yerde öldürdüğü insanları anlata anlata bitiremeyen şu Avrupa’nın kuyruğunu bırakalım.”

—Frantz Fanon, Yeryüzünün Lânetlileri

Frantz Fanon’un düşünceleri, sadece geçmişin sömürgecilik deneyimlerini anlamakla kalmıyor, aynı zamanda günümüzde devam eden sosyal, ekonomik ve kültürel baskı biçimlerine de ışık tutuyor. Onun yazıları, bireylerin ve toplumların özgürleşme sürecinde kendilerini yeniden inşa etmeleri gerektiğini vurguluyor. Fanon’un eserlerinden ilham alarak, hem bireysel hem de kolektif düzeyde adalet, eşitlik ve insanlık onuru için bir yol haritası çizmemiz, daha sağlıklı bir yaklaşım sunuyor.